30 Aralık 2010

Salvador Dali Emirgân ve Metin - Harun Yavruoğlu

 
 
 
 
 

2008 yılıydı.

Bacanağım sevgili Metin Tamtürk’le Kocaeli’nden İstanbul’a gelmiş koskocaman İstanbul’da gerçek üstücülüğün sembolü ve önder üstadı İspanyol Salvador Dali sergisini görecektik.
Evet, gün sabah kahvaltısını bacanağın evinde yaparak saat 10 sularında yola koyulduk.
Kimlere sormadık ki Salvador Dali Sergisini.
Salvador Dali Sergisi nerede?
Sorumuza cevaplar tam bir komediydi.
Salvador deli mi?
Salvador kim?

Yahu ne salvadoriyesi?
Tanımayirum oni…
Bilmiyum.,
De get gardaş ne salvosi sen dalga mi geciyosi?..
Yok…
Yok…
Yok...
Bizim Salvador’i tanıyan yok İstanbullarda…
İstanbul Salvadoru tanımıyooor işte!
Sonra baktık iş olacak gibi değil,
bu serginin sponsorunu araştırdık.
Akbank’mış.

İyi de nerede sergilenmişti bu sergi?
İstanbul’da ama hangi semtinde?

Bu bilgiye halka sorulan sorularla ulaşamayacağımızı iyice anlamıştık.
Taksiciler de bilmiyorlardı.
Aldılar bir taraftan götürdüler başka bir tarafa…
Saatler hızla geçiyor;
Köprülerden karşıya geçiyoruz, olmadı geri dönüyoruz…
Sonra serginin Emirgan’da açıldığını öğrenebildik.
Emirgan’da Sabancı Müzesinde.
Şimdi de Emirgana nereden gidiliri araştırmaya başladık.

Sevgili bacanağım Metin Tamtürk bir taraftan, ben bir taraftan istihbarat topluyor, sonra bu bilgileri değerlendiriyorduk ama işe koyulmaya yetmiyordu.
Emirgan mı?
Emirgan… Emirgan… valla bilmiyorum…
Bil mi yo rum!
Şu simitçiye sorun.
Şuradaki büfeye sorun.
Ah polis var ona soralım.
O da mı bilmiyor.

Bu nasıl İstanbul ya! Onca şarkıların söylendiği filmlerin çevrildiği Emirgan’ı bilene rastlayamıyoruz.
Sonra yine anladık ki tekrar boğazın öbür yakasına geçmemiz gerekmekteymiş.
Öyle de yaptık.

Ben, pes etsem da bacanak hırs yapmıştı.
İlada Salvador Dali’yi, yani bu deli veya dahiyi görecektik.
Nihayet koca koca çınar ağaçlarının altından gelen bir dolmuşa binerek emirgan’a yol almaya başladık.
Yanımızda oturan öğretim görevlisi olduğunu söyleyen bir bey, niyetimizi öğrenince bize geç kaldığımızı, şu saatlerde serginin sona ermekte olduğunu, oysa varmak için daha bir saatlik bir yolculuk yapmamız gerektiğini söyledi.

Metin inelim, geri dönelim yahu! Başlayacağım bu Salvador’a desem de dedim ya Metin felaket kararlıydı.
“Hayır, durmak yok yola devam!” dedi.
Umutsuz akademisyen inmiş, karşımızda yaşlı ama sevimli ve kültürlü üç sevimli teyzeler oturmuştu.
Nasılsa onlarla da sohbete koyulmuştuk.
Gururla Salvador Dali sergisine gitmekte olduğumuzu söyleyince bu teyzeler hayretten küçük dillerini yutacak olmuşlardı.
Sanırım görüntümüz Salvador izlemeye uygun değildi.

Oldu olacak bu teyzeleri daha da şaşırtmalıydım.
Evet dedim, Salvador Dali sergisi için Trabzon’dan geldim. Ama sanırım sergiyi izleyemeyeceğiz; şu saatlerde kapanmış mış dedim.
“Yok” dedi teyzeler:
“Sergi bu gün 17.00 de değil, 22.00 ye kadar açık kalacak, izlersiniz.” Dediler.

Sabancılar müzesine Salvador Dali sergisine geldiğimiz anlaşılmıştı.
Zira uzayan kuyruklar gereken mesajı vermekteydi.
Sergiyi gezmek için memlekette neredeyse davetlilere para vermeye kalkarken burada izlemek için hatırı sayılır bir ödemeden sonra ve çok çok iyi korunan sergiyi izlemek üzere müzeye kabul edildik.

Müzede toplam:
İspanyol sürrealist ressam Salvador Dali’nin yağlı boya tabloları,
çizimleri,
grafikleri,
el yazmaları,
fotoğrafları ve ona ait çeşitli belgelerin yer aldı.
Öğrendiğimiz kadarıyla; Bu sergi, Gala-Salvador Dali Vakfının İspanya dışına verdiği en büyük sergi olma özelliği taşımaktadır. Sergide Figueres’teki Dali Tiyatro Müzesinde sergilenmeyen pek çok eserin de yer almıştır.

Dali gibi çok ünlü, ünlü olduğu kadar da hakkında pek çok görüşün ileri sürülen bir sanatçı için bu serginin büyük bir retrospektif olmasında ısrarcı olunmuş,
20. yüzyıla damgasını vurmuş sanatçının uzun yaşamının başından sonuna kadar geçirdiği evrelerin hepimiz tarafından anlaşılmasını mümkün kılınmıştır.

Sergide:
33 resim,
113 çizim,
111 gravür ve
12 litografinin yer almıştır.
Sergiyi bir retrospektif haline getirmek için sanatçının el yazıları,
defterleri,
mektupları gibi pek çok belgeye yer verilmiştir.


Toplam 385 parça eserden oluşan serginin, girişte sanatçının biyografisiyle başlamış,
sanatçının çocukluğundan başlayarak yaptığı resimlerin,
öğrencilik yıllarının,
ünlü sanatçılarla geçen gençlik yıllarının ve nihayetinde Andre Breton’la başlayan sürrealizmle tanışması ve sonrasında verdiği eserler sergide görülmekteydi.

Sergide ayrıca, Dali’nin “İlahi Komedya” ve Cervantes’in “Mancha’lı Don Quijote” eserleri için yapılmış illüstrasyonlar da mevcuttu.
Ayrıca sergi boyunca çocuk ve yetişkinlere yönelik eğitim programlarının da yer aldığı gözlenmiştir.
Sanatseverlerin büyük bir sanat olayıyla buluşturulması gurur vericiydi.
Zira sanatın, toplumların gelişebilmesi için çok önemli bir yapı taşı olduğunu, toplumun yenilikçiliğini,
yaratıcılığını ve özgürlüğünü desteklediğini, bu yüzden bu sergiyi gezen sanatseverlere çok önemli katkısı olduğunu düşünmekteyim.

Ayrıca bunun gibi sanat olaylarının turizme de katkısı olmaktadır. “Serginin 2010 Avrupa Kültür başkenti İstanbul’un marka değerine büyük katkıda bulunduğunu da düşünmekteyim.

“Metin ve ben sergiden çok keyif aldık, umarım bizim dışımızdaki sanatseverler de sanat adına memnun olmuşlardır.

Toplum yaşamında özellikle sanatsal anlamda böylesine önemli gelişmeler sağlanmaya devam eder.
Zira biliyoruz ki, başarı sanatçıların yanı sıra kurum ve kuruluşların sosyal sorumluluk alanında attıkları adımlar da çok çok önemlidir.

Salvador Dali Sergisi:
“İstanbul’da Bir Sürrealist Salvador Dali” sergisinde:

Girişte Dali’nin detaylı biyografisi ve yaşadığı dönem boyunca dünyada meydana gelen büyük olaylara yer verilmiş,
sanatçının aile fertlerine ait fotoğraflar ile çocukluk fotoğraflarının yer aldığı sergide, Dali’nin ilk gençlik yıllarına ait, ailesini ve yaşadığı yeri resmettiği çizimleri bulunmaktaydı.

Sergide yer alan tablolar arasında;
“Küçük Rom Şişesi ile Sifon” (1924),
“Denizin Önündeki Masa” (1924),
“Güneş Tutulması ve Bitkisel Osmoz” (1924),
“Kumda Yatan Figürler” (1926),
“Sürrealist Kompozisyon” (1928),
“Ölüm Şövalyesi” (1934),
“Görünmeyen Figürlü Sürrealist Kompozisyon” (1936),
“Başı Bulut Dolu Adam” (1936),
“Sıradan Pagan Manzarası” (1937),
“Freud Portresi” (1937),
“Aşk Duygusunu İfade Eden 2 Parça Ekmek” (1940),
“Napolyon’un Hamile Bir Kadına Dönüştürülmüş Burnu,
Gölgesini Özgün YıkıntılarI Arasında Hüzünle Dolaştırıyor” (1945),
“Bir Kuğu Tüyünün Atom İçi Dengesi” (1946),
“Neron’un Burnunun Yanından Maddenin Çözülmesi” (1947),
“Atomik Leda” ve eskizi (1949) de bulunurken,

Sergide en dikkati çeken eser ise 1972-1973 tarihli “6 gerçek ayna aracılığıyla geçici olarak yansıtılmış 6 sanal kornea ile sonsuzlaşan Gala’yı arkasında resmeden Dali’nin arkadan görünümü” çalışmasıydı.

Önemli yönetmenlerle sinema eserleri de ortaya koyan Dali’nin “Öldüren Hatıralar” filminde Alfred Hitchcock, “Endülüs Köpeği” filminde Luis Bunuel gibi yönetmenlerle fotoğrafları yer almaktaydı.

Serginin nükleer mistizm diye adlandırılan döneme ait bölümünde, “Aziz Jerome” (1960), “Çarmıha Gerilmeyi İzleyen Gala” (1954), “Atlı Moleküler Figür” (1952) ve “Bakkhos Arabası” (1953) izlenime sunulmuştur.

Sergide son olarak Dali’nin, Dante’nin “İlahi Komedya” ve Cervantes’in “Mancha’lı Don Quijote” eserleri için yapılmış illüstrasyonları mevcuttu.

Doğrusunu ifade etmek gerekirse Salvador’un pek çok eserlerini görmüştüm.
Ancak Dali’nin aynı zamanda karikatürist de olduğunu bu sergi ortamında öğrenmiştim.
Sergiden çıktığımızda Dali’nin mucizevi bir zeka ve büyük bir usta olduğunu görmüştüm.

Teşekkürler bacanak!